DİJİTAL MALVARLIĞININ MİRAS YOLU İLE İNTİKALİ
Öz: Dijital varlıkların hayatlarımızı ele geçirmesi birdenbire olmadı: e-posta adresleri, çevrimiçi bankacılık internet alışverişleri ve sosyal medya hesapları peyderpey hayatımızı kuşattı ve serbest piyasada kendine değerince bir yer edindi. dijital varlıkların kişinin malvarlığının bir parçası olup olmadığı hararetle tartışılmaya devam ederken mukayeseli hukuk açısından bakıldığında ulusal kanunlar bu konu hakkında susmaya devam etmektedir. Halbuki hayat hızlıdır ve dijital varlıkların mülkiyetinin miras yolu ile intikaline ilişkin uyuşmazlıklar hakimlerin önüne gelmektedir. Mahkeme kararları dijital verilerin ekonomik değer ifade etmelerinden ve mülkiyetin miras yolu ile devamlılığı ilkesinden hareketle dijital verilerin terekeye dahil olduğunu kabul etmiştir. Ancak ne doktrinde ne de mahkeme kararlarında terekedeki dahil dijital malvarlığını ölümle sona eren kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan ayıran kriterler hakkında netlik mevcut değildir.
Abstract: It was not all of a sudden that digital assets took over our lives: e-mail addresses, online banking, internet shopping, and social media accounts gradually surrounded our lives and gained a worthy place in the free market. Whether digital assets are a part of one's assets continues to be heatedly debated, while from a comparative law point of view, national laws continue to remain silent on this issue. In recent years, court decisions have accepted that digital data is included in the estate, based on the economic value of digital data and the principle of continuity of property through inheritance. However, there is no clarity in the doctrine or the court decisions about the criteria that distinguish digital assets included in the estate from the rights of the person that ends with death.
Dijital varlıklar kişisel veya ekonomik değeri olan eşya, sözleşme ilişkisi, fikri mülkiyet hakkı veya kişisel veri niteliğinde olan her türlü çevrimiçi varlık olarak tanımlanmaktadır.[1] Teknolojinin gelişmesiyle hayatımızın bir parçası haline gelen sosyal medya hesapları, e-postalar, dijital paylaşımlar, kripto para hesapları gibi varlıklar kişinin dijital malvarlığını oluşturmakta olup kişinin ölümü halinde bu değerlerin terekeye dahil olup olmadığı konusunda hukukumuzda kanun hükmü yahut Yargıtay kararı mevcut değildir. TMK m. 599/2 ise mirasçıların kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere miras bırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanacaklarını belirtmektedir. Dijital varlıklar cismani bir yapıda olmadıklarından eşya olarak nitelendirilmeleri ve dolayısıyla ayni hakların konusunu oluşturmaları mümkün değildir ancak kanunun terekeye diğer malvarlığı haklarını ekleyerek dijital varlıklar için açık bir kapı bıraktığını da söylemek mümkündür. Doktrinde malvarlığı, kişinin ekonomik değer taşıyan hak ve borçlarından oluşan, soyut ve dinamik bir yapı olarak tanımlanmaktadır[2]. O halde, dijital varlıkların ekonomik bir değer ifade etmeleri halinde kişinin malvarlığının parçası olduğunu söylemek mümkündür.
Bu doğrultuda Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 13 Kasım 2020 tarihli kararında öncelikle dijital varlılarının miras yoluyla devri konusunda kanunda bir boşluk[3] bulunduğunu belirtmiştir. Olayda miras bırakanın ölümü üzerine eşi miras bırakanın e-ticaret sitesi hesabı, kuponları ve fotoğraflarının yer aldığı iCloud hesabına erişmek istemiş ancak kullanıcı adı ve şifresini bilmediği için telefon firmasına başvurduğunda ise mahkeme kararına sahip olmadığı için reddedilmiştir. İlk derece mahkemesi ise davacının tereke tespit davasındaki talebini özel hayatın gizliliğini ileri sürerek kabul etmemiştir. Mahkeme hükmün devamında miras bırakana ait e-posta hesabının ve miras bırakanın bu hesaba bağlı olarak kullandığı sosyal medya ve dijital cüzdan hesaplarının ekonomik değer ifade eden dijital varlıklar olarak TMK m. 599/2’nin kapsamında yer aldıklarına karar vermiştir.
Tereke ile malvarlığı kavramları pratikte büyük oranda örtüşüyor olmakla birlikte, bu kavramlar aynı anlama gelmemektedir. Örneğin şahsa bağlı haklar ölüm ile son bulmakta ve mirasçılara intikal etmemektedir[4]. Zira şahsa bağlı hakların ne sağlar arası bir işlemle ne de ölüme bağlı hukuki işlemlerle başkalarına geçmesi, dolayısıyla mirasa konu olmaları mümkün değildir.[5] Dijital varlıların şahıs varlığı unsurlarından da oluşabilecekleri dikkate alındığında ilgili varlıları içerikleri bakımından sınıflandırmak doğru olacaktır.
Dijital varlıklar, dijital ortamda üretilen, depolanan ve devredilen her tür veridir[6]. Günümüzde esasen kişisel amaçlarla kullanılan sosyal medya hesaplarının kitlelere ulaşabilmesi ve maliyet avantajı nedeniyle ticarileşmesiyle birlikte dijital varlıkların kullanım amaçlarına göre üçlü bir ayrım yapılarak incelenmesi makul olacaktır. Bunlardan ilki kripto paralar ile ekonomik gelir elde etme amacıyla paylaşım yapılan sosyal medya hesaplarının örnek gösterilebileceği salt ekonomik amaçlardır. Sahibinin ölümü ile birlikte salt ekonomik amaç güden dijital varlıkların onun mirasçılarına intikal etmeye elverişli olduğu kabul edilmelidir. Zira, bu nitelikleri haiz bir dijital varlığın mirasçılara intikalinin, miras bırakanın veya üçüncü kişilerin şahıs varlıklarını ihlal etmek gibi bir sonuç doğurması mümkün değildir. Böyle bir durumda esasında kişinin bankadaki mevduatı ile kripto olarak mevcut parası arasında fark bulunmamaktadır.[7]
Kripto paralar “blok-zincir ve kriptografi teknolojilerine dayalı ödeme sistemlerindeki; maddi karşılığı bulunan, her bir sisteme özgü değerler” olarak tanımlanmaktadır.[8] Doktrinde mirasçıların miras bırakana ait hesap cüzdanının özel anahtarı bulunmadığı taktirde kripto paralara erişiminin mümkün olmadığı belirtilmektedir.[9] Kripto paraların kripto para borsasında yer alması durumunda ise mirasçıların kripto para borsasından talepte bulunabileceği savunulmaktadır.[10]Ancak; yine de söz konusu dijital varlığın kişiye özgülenmiş şifre vb. yöntemlerle erişime izin verildiği için şifrenin kaybolması veya unutulması halinde ortaya farklı bir sorun çıkacaktır.Alternatif bir şifre üretimine olanak sağlanması gerekirken; kişinin vefatı halinde terekeye dahil edilemeyen bir süreç ve sonuçla karşı karşıya kalınmaktadır. Bu hatalıdır. Mülkiyet hakkının ihlali neticesini doğuracak niteliktedir. Veri depolama/toplama birimlerinin çözüm üretmek istememesinden kaynaklanmaktadır.
Salt kişisel amaçlarla kullanılan başka bir deyişle ekonomik amaçlarla kullanılmayan ya da bizatihi ekonomik değer teşkil etmeyen dijital varlıklar TMK m. 599 uyarınca miras yoluyla intikale elverişli değildir. Zira, böyle bir ihtimalde, miras bırakan tarafından geride yalnızca onun şahıs varlığına ilişkin olan bir dijital varlık bırakılmış demektir. Her ne kadar ölümle birlikte kişilik haklarının sona erdiği ileri sürülebilecek olsa da 3. kişiler ile iletişimin mümkün olduğu platformların mirasçılara intikalinin kabulü hukuka uygun değildir.[11] Özellikle bireylerin sosyal medya paylaşımları ve gönderileri nedeniyle cezai sorumluluk altına giriyor olmaları bu görüşü desteklemektedir[12]. Bir diğer görüşe göre ise kişisel dijital veriler tıpkı mektup ve günlük gibi TMK 653 kapsamında özel anı değeri olan eşya olarak terekede yer almalıdır.[13] Alman Yüksek Mahkemesi kararı da bu yöndedir.[14] Olayda on dört yaşında ailesinin rızasıyla sosyal medya hesabı açan bir çocuk, 03.12.2012 tarihinde bir tren kazası sonucunda hayatını kaybetmiştir. Anne ise kızının ölümünün intihar olup olmadığını anlamak hem de makinistin kendilerine karşı olan tazminat talebine karşı çıkabilmek için kızının Facebook hesabına erişmesi gerektiği iddiasıyla davacı konumundadır. Mahkemeye göre küllü halef olmalarında hareketle mirasçıların hesaba tıpkı miras bırakan gibi erişebilmelidirler.
Dijital varlıkların ekonomik olmayan amaçlarla kullanılmakla birlikte bizatihi bir ekonomik değer teşkil ettiği haller ise üçüncü grubu oluşturur. Belli bir şekilde üne kavuşmuş (influencer vb.) kişilerin açtığı çok takipçili instagram sayfaları örnek olarak gösterebilir[15]. Bu hallerde mirasçıların malvarlığı menfaatleri ile miras bırakanın şahıs varlığı menfaatleri arasındaki çatışma kendisini bütün şiddetiyle hissettirir. Bu noktada miras bırakanın kimliğini üçüncü kişiler tarafından bilindiği durumlarda söz konusu hesabın, sahibinin kişiliğini yansıttığı açıktır. Böyle bir hesap miras yoluyla intikale elverişli sayılamaz. Hesabın sahibinin anonim olduğu hallerde ise üçüncü kişilerin ilgili hesabı takip etme, beğenme, hesaba abone olmalarının sebebi hesap sahibinin kimliği olmayacağı için ilgili dijital malvarlığının terekede yer alması gerekir.
Kişilerin hem kişisel hem de ticari amaçlarla kullandıkları sosyal hesaplarının ise miras bırakanın ve üçüncü kişilerin kişisel verilerinden ayıklandığı ya da verilerin paylaşımın şahıs varlığının ihlali anlamına gelmediği ölçüde terekeye dahil olduğunu kabul etmek doğru olacaktır. [16] Mirasçıların açtığı davada ikisinin ayrımında bilirkişi incelemesi önemli yer tutacaktır.
SONUÇ
Tarihsel ve teknolojik gelişim, insan ihtiyaçları, teknoloji ile insan ihtiyaçlarının kesiştiği tüm süreçler birlikte ele alınmalıdır. Kişinin mamelekinin sınırları artık kestiremediğimiz boyut ve kontrol edemediğimiz hal almıştır.Devletler açısından da denetlenmesi mümkün olmaktan çıkmaya başlamıştır.Artık her birey kendi yaşam alanı ve kontrolsüz malvarlığı alanını oluşturmakta,soyut birçok malvarlığı edinimine her geçen gün biraz daha ivme kazandırmaktadır.Her durumda devletlerin sorumluluğu bu mameleki güvenceye almak ve korumaktır. John Locke, doğa durumunda ortak olan mülkiyetin, insanların emeğini katarak özel mülk edinmelerinin bir doğal hak olduğunu düşünür. Ancak Locke, mülk edinmeyi yiyeceklerin çürümesi, diğer insanlara yetecek miktarın bırakılması ve kişinin kendi emeği olması koşullarıyla sınırlar[17].Yani mülkiyet diğer insanların özgürlük alanı ile bir nevi sınırlanır.Ancak güvenceye de ihtiyaç duyar. Dijital varlıkların da güvenceye ihtiyacı vardır. Dijital varlıkların nasıl güvenceye alınacağı ise; ortak akılla çözülmesi gereken bir sorundur. Söz konusu varlığın güvenceye alınması ve miras yoluyla intikal etmesi için; teknolojinin insan haklarına duyarlı gelişmesi, kontrol edilmesi, kontrol dışı gelişimin engellenmesi gerekmektedir.Aksi durum mülkiyet hakkını ortadan kaldırabilecek boyut alacaktır.Mülkiyet hakkının bireylere tanınmadığı sistemler ve rejimler elbette vardır.Ancak bakış açımız ve değerlendirmemiz bireyin malvarlığı edinimi, korunması ve bunun mirasçılara intikali ile ilgilidir.Hadise bu haliyle ele alınmış ve durum tespitine ve çözüme bir katkı sunmaya gayret edilmiştir. Netice itibariyle bireye ait mülkiyet hakkının korunması ve intikali teknolojinin bu durum ve anlayışa evrilerek çözülmesi ve evrensel bir kısım hukuk normlarının birlikte değerlendirilmesiyle mümkün olacaktır.Aksi halde mülkiyet hakkı yeni bir tanıma ve sisteme ihtiyaç duyacaktır.
[1] Harbinja (Legal Aspects), s. 24.
[2] Ayiter, Nurşin: Mamelek Kavramı Üzerinde İnceleme, Ankara 1968, s.93-94; Acemoğlu, Kevork: Malvarlığı veya Ticari İşletmenin Devri, İstanbul 1971, s.9-10; Büyüksağiş, Erdem: Yeni Sosyo-Ekonomik Boyutuyla Maddi Zarar Kavramı, İstanbul 2007, s.46.
[3] Bknz. Kırca, Çiğdem: “Örtülü (Gizli) Boşluk ve Bu Boşluğun Doldurulması Yöntemi Olarak Amaca Uygun Sınırlama (Teleologische Reduktion”, (Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, S.2001/1(50), s.91), 12.01.2021 tarihinde https://dergipark.org.tr/en/download/ article-file/629324 adresinden erişildi.
[4] Halil Akkanat, Ölümün Özel Hukuk İlişkilerine Etkisi, Filiz Kitabevi, İstanbul 2004, s. 77.
[5] Ekrem Kurt, “Türk Hukukunda Kişiye Sıkı Sıkıya Bağlı Haklar ve Hukuki Sonuçları”, İKÜHFD, İstanbul 2016, C. 15, S. 2, s. 125.
[6] European Banking Authority: Report with advice for the European Commission on Crypto-assets, 9 Ocak 2019, s.10-11, 15.01.2021 tarihinde https://www.eba.europa.eu/eba-reports-on-crypto-assets adresinden erişildi.
[7] Esas olan, malvarlığının miras yoluyla devamıdır. Bu husus, “herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir’’ ifadesini içeren Anayasa’nın 35. Maddesi ile açıkça korunmaktadır.
[8] Öztekin, s. 137.
[9] Tekelioğlu, N.: Miras Paylaşma Sözleşmesi, Ankara 2021, s. 290.
[10] Tekelioğlu, s. 291
[11] Emin Hamdi Uysal, ‘‘ Online Hesaplar Terekeye Dahil Edilebilir mi?’’, 2017, (2), Hukuk Gündemi Dergisi, s.21-23
[12] “Sosyal paylaşım sonucu kişi haklarının ihlâl edilmesi halinde somut olayın özelliklerine göre kişinin işini kaybetmesi, mağdura tazminat ödemesi söz konusu olabileceği, gibi ceza yaptırımı ile de karşı karşıya kalması mümkündür.” Gökhan Taneri, “Sosyal Medyada Paylaşım Sorumluluğu”, 2016, (24), Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, s. 453.
[13] TMK m.653: “Mirasçılardan birinin karşı çıkması hâlinde, nitelikleri veya özgülendikleri amaç gereği bir bütünlük oluşturan eşya birbirinden ayrılamaz. Aile belgeleri ile aile için özel anı değeri olan eşya, mirasçılardan birinin karşı çıkması hâlinde satılamaz. Mirasçılar arasında anlaşmazlık çıkarsa sulh hâkimi, yerel âdetleri, âdet yoksa kişisel durumları göz önünde tutarak bu eşyanın, payına mahsup edilmek veya edilmemek suretiyle mirasçılardan birine özgülenmesine ya da satılmasına karar verir. Özel kanun hükümleri saklıdır.”
[14] Bkz. BGH, 12.07.2018-III ZR 183/17. (https://juris.bundesgerichtshof.de/cgibin/rechtsprechung/document.py?Gericht=bgh&Art=en&nr=86602&pos=0&anz=1, Erişim Tarihi: 28.03.2021).
[16] Büyüksağiş, Erdem: ‘‘Dijital Varlıkların Miras Yolu İle İntikali’’, Yargıtay Dergisi 2/2021 sf.337-408
[17] https://dergipark.org.tr, Yıl 2014, Cilt 4, Sayı 1, 91 - 113, 25.07.2014, “John Locke’da Mülkiyet Hakkının Sınırları: Doğal Hukuk Temelinde Bir Değerlendirme”